Bu yıl Türkiye siyasi tarihinde bir ilk yaşandı ve
ana muhalefet lideri Enis Berberoğlu’nun tutuklanması ve ülkedeki tüm
adaletsizlikler için Ankara’dan İstanbul’a yürüyeceğini açıkladı. 432
kilometre milyonlar eşliğinde 25 günde tamamlandı. Bu önemli siyasi olayı en
başından beri izleyen ve de kitaplaştıran 35 yıllık gazeteci Şükrü Küçükşahin
ile buluştuk ve hem “Magna Carta’dan 802 yıl sonra Adalet için yürümek”
kitabını hem de Adalet yürüyüşünü konuştuk. Yolun başında bir gazeteci adayı olarak
benden daha usta bir gazeteciyle röportaj yapmanın mutluluğunu duyuyorum. Hadi
hep birlikte sohbetimize bir göz atalım…
Adalet
yürüyüşüne katılma nedeniniz nedir?
Adalet yürüyüşüne iki nedenle katıldım. Birincisi,
bence bir gazetecinin böyle siyasi etkinlikler – ki ben 35 yıllık gazetecilik
hayatımda hep siyaseti izlemiş bir gazeteciyim- ancak bir kez denk düşer. Her gazetecinin
bu yürüyüşü izlemesi gerekirdi çünkü sadece Türkiye’nin değil dünyanın en
önemli siyasi yürüyüşlerinden birisiydi. Uzunluk ve süre olarak da en uzunu bu
yürüyüştü. Milyonlar katıldı, bunu izlemek bir gazetecilik göreviydi ve keşke
bütün gazeteciler izleyebilseydi. İkincisi de Türkiye’de gerçekten çok ciddi
adaletsizlikler yaşanıyor ve bizim mesleğimiz de bundan nasibini fazlasıyla
almıştı. 170 gazeteci cezaevinde, 2000’den fazla gazeteci mesleğinden edilmiş.
Bunlardan biri de bendim. Ben bu yürüyüşü izlerken her gün 16.16’da 4X4 gündem
adlı Periscope yayınlarımda halka izletmeye çalıştım. Bir gazeteci olarak
izlediğimi itiraf edeyim ama Türkiye’de gazetecilik ve aktivistlik biraz iç içe
geçti. Bu kadar çok gazeteci cezaevindeyse, gazeteciler tabii ki sokağa çıkmak,
gösteri yapmak, demokratik anlamda haklarını kullanmak zorundalar çünkü
cezaevinde olanların çoğunun tek suçu gazeteci olmak. Ben örneğin Cumhuriyet
davasını izledim, haberin neden o sayfada kullanıldığı ve gazetenin yayın politikası
tartışıldı. Tutuklu sanıkların herhangi bir bombasından, şiddetinden, ele
geçirilmiş bir silahından söz edilmedi sadece haber konuşuldu. Türkiye için çok
ciddi bir hukuksuzluk ve gerçekten gazeteciliğin bittiğinin göstergesi. Hem
benim gibi haksız bir şekilde işinden edilmiş, mesleğine aşkla bağlı 35 yıllık
bir gazeteci için kaçınılmaz bir fırsattı aynı zamanda görevdi benim için. İyi ki de yürümüşüm, o insanları gözledim
ve iyi ki bu kitabı onlar adına yazarak tarihe bir not düştüm.
Adalet
yürüyüşünü kitaplaştırma fikri nereden çıktı? En başından beri böyle bir
planınız var mıydı?
Maalesef yoktu böyle bir planım. Maalesef diyorum
çünkü keşke o düşünceyle hareket etseymişim. Yürüyüşü Periscope yayınlarım için
düşünüyordum. Kitap çalışmasını CHP Genel Başkan Yardımcısı ve yürüyüş
komitesinde olan Bülent Tezcan’a bu yürüyüşün filminin, belgeselinin yapılıp
yapılmayacağını sordum. Bülent Tezcan’da “Onlar yapılacak da bu yürüyüşün bir
de kitabının yazılması lazım, onu da yapacak en doğru isim sensin” dedi. Onun
bu anımsatması üzerine ben de “Evet ya, bu yürüyüşü başından sonuna kadar
izleyen benim. Bir tecrübem de var bunu hemen kitaba çevirmeliyim”
dedim. İnanın amacım burada tarihe not düşmek. Periscope yayınlarımla birlikte
bu kitabın çıkmasından da çok memnunum. Kitaba yürüyüş havasını verdiğime de
inanıyorum. Umarım yürüyüşe katılanlar da kitaba ilgi gösterirler.
Kitaptaki
röportajlar yürüyüş esnasında mı yapıldı? Hazırlığı nasıl oldu?
Yürüyüş esnasında yaptığım röportajlar da var çünkü
her ne kadar ilk günler kitap için not tutmadıysam da, her gün yaptığım
Periscope yayınlarım, belgesel olarak elimde bulunsun diye pek çok dinlenme
alanındaki molalar sırasında Periscope yayınlarım dışında da yayın yaptım.
Bunların hepsini çözdüm bu bana büyük kolaylık sağladı. Kitabı yazmadan önce
yürüyüşü oluşturan ana aktörlerle çok önemli röportajlar yaptım Kemal
Kılıçdaroğlu dahil olmak üzere.
Adalet
yürüyüşünü Magna Carta’ya benzetmeniz sadece aynı tarihe denk gelmesiyle mi
alakalı? Sonuçta Magna Carta bir anayasa…
Tarihlerinin denk gelmesi bir işaretti ama Magna
Carta’daki bazı maddeler günümüzdeki Türkiye’ye uyuyordu. Mal ve mülke el
konmaması, kimsenin yargı kararı olmadan tutuklanmaması gibi konular. Üzgünüm
ki Türkiye, 802 yıl önce Magna Carta’da yazılı olan hukuk kurallarını unuttu. O
nedenle ona da atıf yapmak istedim. Magna Carta’da bulunan haklar için Türkiye
802 yıl sonra yürümeye başladı. Zaten kitaba da yazdım fikir benim değil,
emekli büyükelçi Ünal Çeviköz’ün Hürriyet gazetesinde yayınlanan “Magna
Carta’dan 802 yıl sonra neler oluyor?” yazısı güzel bir bağlantıyı anımsatmış
oldu.
Peki
şunu merak ediyorum, Adalet yürüyüşü Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına karşı
başlatılmış bir adalet arayışıydı ama kitapta direkt bu konudan başlamak yerine
kumpas davaları, 28 Nisan muhtırası gibi konulardan başlamayı tercih etmenizin
nedeni nedir?
Türkiye’de son 8-10 yılda yaşanan adaletsizlikleri
anlatmak istedim ve en büyük adaletsizlikler yargı alanında yaşandı. Kumpas
davaları –ki biliyorsunuz kumpas adını biz koymadık- bizzat o yargılamaları
yapan yargıçlar döneminin iktidarı koydu. O yargıçların tamamı iktidar
tarafından seçilmişti. Sonra bunlara kumpas davaları diyerek kenara çekildiler.
O konudan MİT tırları davasına, milletvekilleri davasına ve Enis Berberoğlu
davasına geldim. Onları da bu adaletsizlik kapsamı içinde gördüm. Niye insanlar
yürüdüler? Enis Berberoğlu bardağı taşıran son damla oldu. Kadına yönelik,
sanata yönelik, eğitime yönelik yolsuzluklar Türkiye’de o kadar büyük bir
birikim yaptı ve böylesine büyük bir siyasi yürüyüş ortaya çıktı.
Yürüyüşçülerin
bir çoğunda, milletvekillerinde hatta gizlense de Kemal Kılıçdaroğlu’nda da
sağlık problemleri, ayak yaralanmaları meydana geldi. Siz yaşadınız mı böyle
bir şey?
Ben spor yapan biriyim, koşuyorum ona rağmen iki tırnağımda morarmalar meydana geldi tabii bu hiçbir şey sayılır. İyi atlattım
ben ama o güneşin altında asfaltta yürümek inanın günde 3-4 kez tişört
değiştirdiğimiz oldu. Biz yine de lojistik destek anlamında şanslıydık, o
desteği olmayanları siz düşünün. İnanın Merve hanım, bunların hiçbiri aklınıza
gelmiyor, sabah yürüyüşe başlıyorsunuz akşam nasıl oldu anlamıyorsunuz. 20
kilometre bir bakıyorsunuz bitmiş. O 20 kilometreyi araçla gidiyorsunuz ve git
git bitmiyor.
Küfürlü
provakasyonların, yürüyüşçülere atılan lafların nedeni CHP’nin FETÖ ve PKK ‘ya
destek amaçlı yürüdüğü fikrinin halka empoze edildiğini düşünüyorum ben. Sizce?
Doğru. Bu yürüyüş Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan
Binali Yıldırım ve MHP lideri Bahçeli tarafından terörize edilmeye çalışıldı.
Yürüyüşçüleri PKK’nın ve FETÖ’nün yanında göstermeye çalıştılar. Bu
yürüyüşçülerin hiçbiri ne FETÖ’nün ne PKK’nın yanında yer aldılar bunu bilmekte
yarar var. Bir tek HDP’li bazı vekillerin yürüyüşe gelmesine sığınıyorlar.
Peki
sizce HDP’nin yürüyüşe katılması doğru mu?
Onların da bu ülkedeki yasal bir partinin
milletvekilleri olarak kendilerini ifade etme hakları var. Merve Hanım ayrıca
unutmayın, katılımları sembolikti, beş dakika ya kaldılar ya kalmadılar. Eğer
biz bir olacaksak, birlik olacaksak, Türkiye olacaksak Kürtler de bu ülkenin
vatandaşları. Bugün nasıl AKP’li belediye başkanları iki dudağın emriyle istifa
ettiriliyorsa, biz bunun da seçmen iradesine haksızlık olduğunu söylüyorsak
aynı şeyi kayyumla görevlerinden alınan belediye başkanları için de
söylemeliyiz. Aynı gün o yürüyüşte 1011 metrelik bayrak açılmıştır ve o
yürüyüşün her noktasında Türk bayrağı bulunmuştur. O yürüyüşte kendisini bulmak
isteyen herkes bulunabilmiştir. O yüzden bunu terörize etmek yanlıştır. Bu
mantık doğru değil bakın, “PKK, FETÖ bu yürüyüşte aynı fikirdeler” peki o
zaman, IŞİD bu yürüyüşe saldırmak istedi demek ki IŞİD de bu yürüyüşe
karşıymış. Aynı mantıkla gidersek bu yürüyüşe karşı olan herkes IŞİD’ci mi
diyeceğiz? Bu büyük haksızlık olmaz mı? Çok büyük haksızlık yapıldı, o
yürüyüşçülerden özür dilemeleri lazım. O yürüyüşçüler çok kalabalıktılar,
çoktular ve barışçıydılar. Provakatörler ise bir elin beş parmağını geçmezdi
ama yine de şiddete asla başvurmadılar alkış ve sloganla karşılık verdiler. Bu
yürüyüşçülere en büyük haksızlık onlara FETÖ’cü demekle yapıldı. Bu millet
kimin FETÖ’yle kol kola gezdiğini çok iyi biliyor. Öyle “Allah affetsin, millet
affetsin” demekle olmuyor. Millet suç işlediğinde sayın Cumhurbaşkanı hiç
affetmiyor.
MHP
Lideri Bahçeli partili cumhurbaşkanlığına karşı çıkarken neden bir yıl sonra
hükümet sözcülüğüne soyundu? AKP’nin güvenli kollarında huzur bulmuş olabilir
mi?
Hangi amaçla yapıldığını değerlendirmek dahi
istemiyorum Merve Hanım ama 35 yıldır
siyaseti yakından izleyen hatta Bahçeli’yi de bir ölçüde tanıyan bir gazeteci
olarak gerçekten şaşkınlık içerisindeyim.
Bahçeli sizin de söylediğiniz gibi çok değil bir yıl önce kendilerinin
partili cumhurbaşkanlığı modeline destek verdiğini söyleyenlerin “soysuz”
olduğunu söyledi sonra da çıkıp bu modeli savundu. Merve Hanım “Bu ülkede
herkes cumhurbaşkanı olabilir ama 17-25 Aralık Recep Tayyip Erdoğan olamaz”
diyen kişi Bahçeli’dir. “17-25 Aralık Recep Tayyip Erdoğan” sözü kendisinindir.
Dün Recep Tayyip Erdoğan’a ağza alınmayacak kelimeleri eden kendisi şu an
arkasında duruyor. Bunu anlarım ama çıkıp şunu söylemesi gerekiyor “Ben Recep
Tayyip Erdoğan’a büyük bir haksızlık yapmışım kendisinden özür diliyorum.
Toplumu da yanılttığım için toplumdan özür diliyorum.” Bunu dese gerçekten
anlayacağım ama bugün kendisini şaşkınlıkla izliyorum tam bir tutarsızlık. Bu
esip gürleyerek giderilecek bir şey değil. Emin olun kendi tabanı da görüyor
bunu, bu yürüyüş boyunca da gördüler. MHP’liler yürüyüşe sahip çıktılar, destek
verdiler. Bahçeli ister kabul etsin ister kabul etmesin.
Hasan
Amca’nın ölümü yürüyüştekileri sarstı, Veysel Amca’nın yürüyüşü çok etkiledi…
Çünkü eğer haksızlık varsa bir yerde ekmeğinizi
elinizden alırlar ve onun için başvurabileceğiniz herhangi bir mekanizma
bulamazsınız. Gerçekten yaşananları içine sindiremeyip yürüyen çok yaşlı insan
vardı. Hasan Amca’nın ölümü herkesi sarstı ama birçok ölümü de engelledi. Bütün tedbirler gözden geçirildi,
sağlık organizasyonları yeniden yapıldı, arkadakiler dediğimiz ekip büyük bir
çalışma gösterdi. Hasan Amca da ölümü göze alarak gelmişti Allah rahmet
eylesin, mekanı cennet olsun.
Veli
Ağbaba yürüyüşe damgasını vuran milletvekillerinden birisiydi. Gerçekten bu
kadar aktif ve hatta muzip olduğunu bilmiyordum…
Sadece muziplik değildi, çok ciddi sorumluluktu yani
Veli Ağbaba’nın görevini kolay kolay kimse üstlenemezdi. Zaman zaman
sinirlendi, kızdı, hiç arkadaş dost tanımadı çünkü bir disiplin sağlanması
gerekiyordu. Müthiş esprileriyle birlikte bunu yaptı. Bence yürüyüşün simge
isimlerinden biriydi Kılıçdaroğlu’ndan sonra. Ben de böyle bir performans
beklemiyordum. Aslında bu insanlar milletvekili olmanın ötesinde sıradan
vatandaş olma özelliğini gösterdiler orada. O şekilde de yürüyüşçülerin
takdirini kazandılar. Milletvekilinden çay isteyenler, su isteyenler,
kendilerini tuvalete götürmesini isteyenler ve milletvekili olduklarını
söylemeden bunları yaptılar. Adalet yürüyüşüne katılan herkes aynı amaç için
bir araya gelmiş eşit insanlardı.
Maltepe
meydanında milyonlar buluştu, Maltepe Bildirisi okundu ama yürüyüş bir sonuca
ulaşmadı. Ülkede bir değişiklik olmadı maalesef…
Çünkü bu ülkede tüm kurumlara hükmeden bir iktidar
ve cumhurbaşkanı var. Taleplerin hemen yerine gelmesi, amaçlanan hedefe ulaşılması
biraz zaman alacak. Şunu biliyorum bu ülkede adalet kavramı ve bu kavramın
Türkiye’deki eksikliği %100 tarafından öğrenildi. Yetmedi dünyada Türkiye’nin
adalet sorunu olduğu kesinlik kazandı. Yüzlerce haber yapıldı, yüzlerce makale
yazıldı dünyanın dört bir yanında, bunun sürekli hale gelmesi lazım. Kitleler
haklı başarı bekliyorlar bunun için de biraz sabırlı olmak gerekiyor. Herkesin
çabalaması gerekiyor. Bu yürüyüş Türkiye’de demokratik hak kullanılırken
birileri provoke etmediği sürece halkın saygın olduğunu gösterdi. İktidarın bu
mesajı alması lazım. Türkiye bir huzur toplumuna dönüşebilir.
Çok güzel bir röportaj olmuş. İlk çalışmanız mıydı bilemiyorum. Ellerinize sağlık pürdikkat kesildim okurken.
YanıtlaSilhttp://ugurunhazinesi.blogspot.com.tr/?m=0
Diğer çalışmalarıma bloğun üst tarafında bulunan "Gazeteci'den" bölümünden ulaşabilirsiniz. Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Silöğrenci olmanıza rağmen röportaj çok iyi geçmiş..tebrik ederim..:) blogunuzda gadgetler halen yok..öğrenci olduğunuzdan dolayı bu nedenle endişeliyseniz o zaman bu sorun deil..kolay gelsin,başarılar dilerim.. :)
YanıtlaSilGadgetleri bir türlü ekleyemiyorum, bir arkadaşımdan yardım alacağım. Yorumunuz için çok teşekkür ederim :)
Sil